CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Siber Güvenlik Kanun Teklifi'nin 4. maddesi üzerine yaptığı konuşmada, teklifin ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı düzenlemeler içerdiğini ve ciddi riskler barındırdığını vurguladı.
Gürer, kanun teklifinin amacının siber güvenlik olması gerektiğini belirtirken, ifade özgürlüğünü sınırlayan hükümleri ve yetkilerin keyfi kullanımına açık düzenlemeleri eleştirdi.
Ömer Fethi Gürer konuşmasında, “Bu teklifi kaç milletvekilinin okuduğunu açıkçası merak ediyorum çünkü önemli bir kanun teklifi. Teklifte, ifade özgürlüğünden size ait bilgilerin nasıl kullanılacağına kadar pek çok düzenleme yer alıyor. Türkiye, veri sızıntısında dünya sıralamasında üst sıralarda yer alırken, bu teklifin amacı sızıntıları engellemek olsa da getirilen hükümlerle ‘Böyle bir şey var’ deme hakkı bile elinizden alınıyor” ifadelerini kullandı.
"YETKİLER HUKUKUN DENETİMİNDE OLMALI"
Kanun teklifinde öngörülen düzenlemelerle Cumhurbaşkanlığına bağlı bir başkanlık kurulmasının öngörüldüğüne dikkat çeken Ömer Fethi Gürer, bu başkanlığın keyfi ve sınırsız yetkilerle donatılmasının sakıncalarına değindi. Gürer, “Cumhurbaşkanına verilen yetkinin konuyla ilgili neredeyse tüm yetkilerine sahip bir başkan oluşturuluyor. Başkan hukuk kurallarının dışında bütün bilgilere sahip, o anlamda taşıyıcı.” dedi.
CHP’li vekil Ömer Fethi Gürer, devletin tarafsızlığını yitirdiği örnekler üzerinden eleştirilerini derinleştirerek, “ülkemizdeki sistemde şu anda nasıl yönetiliyoruz biz? Bizde bir Cumhurbaşkanı var ve aynı Cumhurbaşkanı bir de partinin Genel Başkanı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre bir memurun siyaset yapması yasak ama bir bakıyorsunuz AK parti kongresinde Cumhurbaşkanlığı Ofisinde görev yapan memurların hepsi orada. Bu kanun teklifi kanunlaşırsa belirlenecek başkanın bir parti mensubu kimliği oluşacak. Deniyor ki o zaman: "Burada verilerin tümüne AK PARTİ olarak biz sahip olalım. Bunun dışındaki kimse sahip olmasın, biz dilediğimiz gibi bu anlamda yürütmeyi belirleyelim." İşte arkadaşlar, orada sorun var.” diye konuştu.
"HUKUKUN KEYFİLİĞİ GÖZLER ÖNÜNDE"
Konuşmasında basın mensuplarına yönelik hukuki süreçlere de değinen Ömer Fethi Gürer, “Ülkede yaşananları görünce "Ne oluyoruz?" sorusunu soruyoruz. Halk Televizyonunun Genel Yayın Müdürü Suat Toktaş tutuklanmasını gerektirmeyecek bir konuda 34 gün cezaevinde yatırıldı, sonra beraat kararı verildi. Otuz dört günün hesabını kim verecek? Onunla beraber Seda Selek, Serhan Asker, Barış Pehlivan, Kürşat Oğuz bunlara istenen cezalara bakıyorsunuz, sonra hukukun keyfiliğini içinde yaşayarak görüyorsunuz.” diyerek hukukun keyfi uygulamalarını eleştirdi.
Gürer, Türkiye’nin milli güvenlik açısından teknolojisini yenilemesi gerektiğini kabul ederken, mevcut teklifin bu amaca hizmet etmek yerine ifade özgürlüğünü ve hukuk devletini zedelediğini ifade etti. “Bu ülkede 2016'da darbe girişimini yaşadık, o süreçten ders almamız lazım. Yetkiler mutlaka hukukun denetiminde olmalı. Başkan talimatıyla gidip birisini al, gel veya bas, incele, onun bilgisayarına el koy. Bu mantığın yer aldığı içerikteki değerlendirmelere baktığınız zaman genelde görüyorsunuz. Eğer bakan sizin açıklamanız üzerine sızıntı yoktur dediyse iki yılla beş yıl hapis cezası yiyorsunuz. Bunun belirleyicisi kim? Onunla ilgili kanıtları ortaya koyacak gene devlet dediğiniz mekanizma, onun başına getirdiğiniz başkanın bir siyasi erkin temsilcisi konumunda davranış göstermeyeceğinin garantisi var mı? Bugün iktidarsınız, yarın iktidar değişti, başkası geldi ama yaptığınız kanunların Anayasa'ya uygunluğu, sürdürülebilirliği, gelecekte sorun yaratmayacağını da değerlendirmek zorundasınız.” dedi.
"KANUN TEKLİFİ GERİ ÇEKİLMELİ"
Kanun teklifinin ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı ve hukuki denetimden uzak hükümler içerdiğini belirten Gürer, teklifin geri çekilmesi gerektiğini vurguladı.
Ömer Fethi Gürer, “Buradaki veriler, bir yerde "Siber uzayda veri sızıntısı olmadığı hâlde halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak ya da kurumları veya şahısları hedef almak amacıyla kullanıldı." dediniz mi, o kişiyle ilgili anında uygulamaya geçiyorsunuz. Onun için bu kanunun Meclisin bütün partileri dâhil, ilgili kuruluşları da dâhil değerlendirilmesine ihtiyaç olduğunu ve böylesi bir düzenlemeyle çıkması gerektiğini ifade ettik; Komisyonda da söylendi, burada da dile getiriliyor. Bu kanunun bazı maddeleri Anayasa Mahkemesine gittiğinde iptal edilecek içerikler de taşıyor. Öyle olunca ifade özgürlüğünü yok eden, bu bağlamda problemleri, sorunları artıran ama özünde de olması gereken bir kanun teklifi bu şekilde kanunlaşmamalı; bunlarla ilgili muhalefetin önerileri, eleştirileri, değerlendirmeleri dikkate alınarak ileride oluşabilecek sorunları ortadan kaldıracak bir düzenleme olarak Mecliste değerlendirilmeli. Bu kanun, ihtiyacın içeriğini yer aldırıyor ama özgürlükler anlamında sınırlayıcı ve daha katı kuralları beraberinde getirdiği için de sunulduğu biçimiyle riskler oluşturuyor. Bu risklerden dolayı bu kanun teklifinin geri çekilmesini diliyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.