CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal hayvansal üretimde yaşanan sorunlara ilişkin rapor açıkladı.

RAPOR: Kırmızı et sorununun temelinde hayvan varlığındaki yetersizlik yatıyor

Ülkemizde kırmızı et fiyatlarında yaşanan sıkıntının başta gelen nedenini hayvan varlığında yaşanan azalma oluşturuyor. Meydana gelen hayvan açığı ise ithalatla kapatılmaya çalışılıyor. Ancak gerek besilik gerekse damızlık hayvan açığı kısa sürede kapatılamayacağı için Türkiye uzun bir süre ithalata mahkum hale getirilmiştir.

Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle son yıllarda hayvan varlığında ciddi bir azalma yaşanıyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye'nin büyük ve küçükbaş hayvan varlığı, son iki yılda düşüşe geçti. 2021'de 75,6 milyon baş olan hayvan varlığı, 2023'te 68,9 milyon başa düştü; son iki yılda büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı 6 milyon 609 bin baş azaldı (Tablo 1).

Tablo 1- Hayvan varlığındaki değişmeler (Bin baş)

Hayvan varlığındaki azalmanın nedenleri şöyle sıralayabiliriz:

1.   Uygulanan yanlış politikalar ile üretim yerine ithalatın teşvik edilmesi.

2.   Hayvanlar için ucuz yem kaynağı olan mera alanlarının tespit çalışmaları yıllardır bitirilememiş olup, ıslah çalışmaları da yetersizdir. Mera alanları amaç dışı kullanılmakta ve tahrip edilmektedir. Bu nedenle hayvan varlığı için yeterli, kaliteli ve uygun fiyatlı kaba yem üretilememektedir.

3.   Başta yem olmak üzere girdi maliyetleri çok yüksektir. Hayvan ithalatının yanı sıra hayvanları beslemek için fabrika yemi üretiminde kullanılan hammaddenin yarısı ithalatla karşılanmaktadır.

4.   Süt hayvancılığında 1 litre çiğ süt karşılığı satın alınabilecek yem miktarı süt/yem paritesi olarak adlandırılmaktadır. Süt üreticisi 1 kg çiğ süt satıp 1,5 kg yem alabildiği taktirde ancak üretimini sürdürebilmektedir. Enflasyonla mücadele adına çiğ süt fiyatları Gıda Komitesi tarafından baskı altında tutulmakta, buna karşılık üretim maliyetlerindeki artış devam etmektedir. Çiğ süt alım fiyatları maliyetleri karşılamadığı için üretici damızlık hayvanlarını kesime göndermekte; özellikle küçük aile işletmeleri hızla yok olmaktadır.

5.   Kırsal alanlarda yaşayan genç nüfusun azalması, hayvancılıkla uğraşan çiftçi sayısında ve hayvan sayısında azalmayı birlikte getirmektedir. Kırsalda nüfusun yaşlanmakta, çoban bulmak gittikçe zorlaşmaktadır.

6.   Hayvancılık desteklerinin tarımsal destekleme ödemeleri içindeki payı giderek azalmaktadır. Bu oran 2020 yılında yaklaşık yüzde 36 iken 2024 yılında yüzde 21’e düşürülmüştür (Tablo 2).

Tablo 2- Hayvancılık desteklerinin tarımsal destekleme ödemeleri içindeki payı

Bu politikalardan dolayı Türkiye ithalata mahkum hale gelmiştir. Kitlesel olarak ithalat yapılan son 15 yılda 6.8 milyon büyükbaş ve 3.2 milyon küçükbaş olmak üzere toplam 10 milyon baş canlı hayvan ve 371 bin ton kırmızı et ithal edilerek 11.3 milyar dolar bedel ödenmiştir (Tablo 3). Son 17 ayda ithal edilen canlı hayvan sayısı 1 milyon başı ve ithal edilen et miktarı ise 68 bin tonu aşmış; karşılığında yaklaşık 1.9 milyar dolar ödenmiştir (Tablo 4).

Milyarlarca dolarlık ithalata rağmen Türkiye’de kişi başına et tüketimi Afrika ülkeleri seviyesine düşmüştür. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre 2020 yılında kişi başına yıllık et tüketimi ABD’de 127 kg, Avustralya’da ise 121 kilogramdır. Tüketim Avrupa ülkelerinde 70 kg civarında iken Türkiye 37 kg ile dünyada 111’inci sırada yer almaktadır. Yani Afrika ülkeleri ile aynı seviyededir.

Bu sarmaldan kurtulabilmek için başlıca çözüm önerileri şöyle sıralanabilir;

1.   Gıda güvencesinin sağlanması için ithalattan vazgeçilmeli, kaynaklar ithalat lobilerinin kârları için tüketilmemelidir.

2.   İthalat yerine buzağı kayıplarının önüne geçilmelidir.

3.   Destekler büyük (endüstriyel) işletmelere değil, küçük aile işletmelerine verilmeli, yani tabana yayılmalıdır.

4.   Çiğ süt fiyatlarını düşük tutma politikalarından vazgeçilmeli, yem fiyatları sübvanse edilmelidir.

5.   Halen çiğ süt fiyatları sanayiciler tarafından belirlenmektedir. Fiyatlar üretici örgütlerinin ağırlıkta olduğu bir kurul tarafından belirlenmelidir.

6.   Üretici örgütleri güçlendirilerek piyasada etkin olmaları sağlanmalıdır.